İki yıl boyunca Sinan Engin'le iki kelime konuşmadık
Siyah-Beyazlıların
orta sahasında hâlâ yokluğu hissedilen, İnönü
tribünlerinin çok sevdiği, çalışkanlığıyla
alkışlanan Federico Giunti'den bahsediyoruz. Türkiye'den
ayrıldıktan sonra hiçbir Türk gazetesine röportaj
vermeyen Giunti suskunluğunu ilk kez ZAMAN için bozdu. Yaşadığı
kasaba Citta de Castello'dan röportaj için 60 kilometre
uzaklıktaki Perugia'ya gelen İtalyan futbolcuyla Siyah-Beyazlı
günlerini, eski dostları ve 2003-2004 sezonundaki kaçan
şampiyonluğu konuştuk.
Uzun yıllar sonra seni görmek çok güzel. İtalya'da şimdi neler yapıyorsun?
Hiçbir
şey yapmıyorum (gülüyor). Artık hazır para yiyorum. Bu sene
futbolu bıraktım. 37 yaşına geldim ve kendi kendime 'artık yeter'
dedim. Şimdi ailemle vakit geçiriyorum. Çocuklarıma ve
eşime daha fazla zaman ayırıyorum.
Senden sonra Beşiktaş'ta iyi bir ön libero göremedik. Senin boşluğun hâlâ dolmadı...
Türkiye'de
birçok futbolcu, küçük yaştan itibaren
golcü olmanın hayalini kuruyor. Herkes forvet olmak istiyor. Bir
an önce golcü olup çok para kazanmak istiyorlar.
(gülüyor) Beşiktaş'ta çok iyi forvet oyuncuları vardı.
Ama Lucescu, defansa çok önem verirdi. Ve hep defansın
sağlam olmasını isterdi. Ben de bana verilen görevin en iyisini
yapmaya çalıştım.
Takımda, 'işte bu gerçek bir yıldız' dediğin Avrupa çapında oyuncu var mıydı?
Sergen Yalçın... İnanılmaz bir yetenek, fantastik bir yıldız, çok etkilendim.
Sergen, koşmuyor diye eleştiriliyordu...
Hayır,
Sergen koşmuyor deniliyordu ama bence koşuyordu. Ona haksızlık
ediyorlar. Hayatımda gördüğüm en teknik futbolcuydu.
Eğer Sergen, İtalya Serie A'da oynasaydı bence bir dünya yıldızı
olurdu. Peki Sergen şimdi ne yapıyor?
Bir spor kanalında yorumculuk yapıyor (NTV Spor). Maçların kritiğini yapıyor ve futbolcuları eleştiriyor.
Ooo... İnanamıyorum, Sergen Yalçın da gazeteci oldu öyle mi?
Ahmet Dursun'la kavga ettik!
Ahmet Dursun'la bir kavganız olmuştu. Size falçata fırlattığı iddia edilmişti?
Antrenmanda
yaşadığımız bir anlık tartışmaydı. Daha önce aramızda bir sorun da
yoktu. İkimiz de Akdenizliyiz tabii, sinirlerimize hakim olamıyoruz,
çok hırslıyız. Ama sonrasında tatlıya bağladık, birbirimizden
özür diledik.
Beşiktaş'ta hiç unutamadığın maç hangisiydi?
Galatasaray'la
evimizde oynadığımız şampiyonluk maçını unutamıyorum. Ligin
bitmesine bir hafta kalmıştı. Galatasaray'ı Sergen'in attığı golle 1-0
yenerek şampiyonluğumuzu ilan etmiştik. Müthiş bir duyguydu. Bir
de devre arasında ilk geldiğim maçta Kocaelispor'a atığım
golü unutamadım.
Beşiktaş'ın 101. yılında da şampiyonluğa
koşuyordunuz. F.Bahçe ile aranızda 8 puan vardı. Ve bir
Samsunspor maçı oynandı, 5 futbolcu kırmızı kart
gördü. O maçtan sonra dağıldınız. Takım neden kendini
toparlayamadı?
Ben o maçta en çok kendi
arkadaşlarıma kızdım. Maçtan önce, Samsunsporlu oyuncuların
provoke edeceğini tahmin etmiştim. Arkadaşlarımı da uyardım; ancak
kimse beni dinlemedi ve bu tuzağa düştü. 'Seyircinin
galeyanına gelmeyin, onları unutun' dedim. Fakat amatörce
davrandılar. Samsunspor maçını kendi kusurlarımız
yüzünden kaybettik. İlhan Mansız'ın devre arasında Japonya'ya
gönderilmesi de çok büyük bir hataydı. Onun yeri
daha sonra doldurulmadı.
Beşiktaş'a bir komplo mu kurulmuştu peki?
Samsunspor
maçında suç bizim arkadaşlardaydı; ama sonraki
maçlarda garip şeyler oldu. Galiba, gizli bir güç
Beşiktaş'ın ikinci kez şampiyon olmasını istemiyordu. Gazetelerde de
çıkan yorumlardan bunu anlıyordum.
Özellikle bu maçın Lucescu'yu çok etkilediğini biliyoruz. Sen ne düşünüyorsun?
Evet,
Mircea Lucescu da fazlasıyla etkilendi. Onun ve futbolcuların
çoğunun aklı bu maçta kaldı. Ve her maça yine bir
şeyler olacak stresiyle çıktık.
Yani krizi yönetemediler, öyle mi?
Samsun
maçından sonra kaos ortamı oldu. Herkes birbirini
suçlamaya başladı. Futbolcu kendi arkadaşı hakkında konuşuyor,
yöneticiler de birbirinden farklı açıklamalar yapıyordu.
Şampiyonluk da böyle kaybedildi işte. Tek bir vücut olmamız
lazımdı, başaramadık.
Türkiye'de her antrenör istifasında Lucescu'nun adı gündeme geliyor. Lucescu'yu vazgeçilmez kılan ne?
Bence
şampiyonluğun ana aktörü Mircea Lucescu'ydu. Avrupa futbolunu
iyi bilen, zeki ve çalışkan bir hocaydı, özellikle İtalyan
futbolunu Beşiktaş'a çok iyi entegre etmişti. Beşiktaş'a Avrupa
mantalitesini yerleştirdi. Şampiyonlukta Lucescu'nun büyük
emeği olduğunu düşünüyorum. Şampiyonluğun sırrı
Lucescu'nun verdiği taktiklerde saklı. Her futbolcuyla tek tek
ilgilenir, rakip takımların videosunu bize izlettirir, sonra hepimizden
yorum alırdı. Futbolcuları nasıl motive edeceğini iyi bilirdi.
Baba ocağında yaşıyor
Giunti,
futbola doğduğu kent olan Perugia'da başladı. Milan, Brescia, Bologna
ve Chievo gibi kulüplerin formasını giyen 37 yaşındaki oyuncu, 2.
Lig ekibi Treviso'da futbolu bıraktı. Giada Giunti ile evli olan
İtalyan yıldız, babasının kasabası Citta di Castello'da yaşıyor.
GİUNTİ'NİN PROFESYONEL KARİYERİ
Yıl Kulüp Maç Gol
1991-1997 Perugia 166 24
1997-1998 Parma 15 0
1999-2001 Milan 54 1
2001-2002 Brescia 27 2
2002-2004 Beşiktaş 40 1
2004-2005 Bologna 23 2
2005-2007 Chievo 37 0
2008
Treviso
3
0
Beşiktaş, paramı 2,5 yıl sonra ödedi
Paranı alamadığın ve Beşiktaş'la dargın ayrıldığın konuşuluyordu. Tayfur Havutçu'nun da jübilesine gelmemiştin...
Evet
öyle bir sorun yaşadım. Son ödememi, yani 275 bin doları iki
buçuk yıl sonra aldım. 100. yıl şampiyonluğu için
tüm gücümü ortaya koyarak mücadele etmiştim.
Ancak onlar paramı 2,5 yıl sonra benim zorlamamla ödediler. Biraz
üzüldüm tabii. Şimdi bir sorun yok, kimseye küs
değilim. Tayfur'un jübilesine gelmeyi çok istedim; ama
kulübümün kamp programının değişmesi üzerine
gelemedim. Tayfur'u da arayıp özür diledim.
Taraftar seni çok sevmişti. Neden gittin?
Beşiktaş'la
iki yıl daha sözleşme imzalamaya hazırdım. Yönetici Erdil
Arpacı ile her konuda anlaşmıştık. Ama Lucescu'nun Beşiktaş'tan
ayrılmasıyla bu kararımdan vazgeçtim. Beşiktaş'la olan en
önemli bağım Lucescu'ydu. O kopunca ben de koptum. Beşiktaş
taraftarının yeri, benim için çok özel. İtalya'da
Milan'da bile o kadar ateşli taraftar görmedim. Beşiktaş taraftarı
beni seviyorsa bu benim için büyük gururdur.
Şimdiki Başkan Yıldırım Demirören ya da eski başkan Serdar Bilgili'yle görüşüyor musun?
Hayır,
ikisiyle de hiçbir temasım olmadı. Ne onlar beni aradı ne de ben
onları. Beşiktaş'ta eski tercüman Sinan Serhatlıoğlu, eski
yönetici Erdil Arpacı ve Lucescu ile görüşüyorum.
Beşiktaş taraftarına mesajın var mı?
İstanbul'da
hayatımın en güzel günleri geçti. Eşim ve benim
için güzel günlerdi. Şimdi üç yaşında bir
oğlum var ve yurtdışına çalışmak için çıkamam.
Beşiktaş'a karşı bir küskünlüğüm yok. Beşiktaş
taraftarı 90 dakika boyunca susmayan, muhteşem bir taraftar. İtalya'da
taraftarlar bir maç öncesinde, bir de gol atılınca
tezahürat yaparlar. Beşiktaş taraftarı ise maçta hiç
susmuyordu. Beni unutmasınlar, onları çok seviyorum.
İki yıl boyunca Sinan Engin'le iki kelime konuşmadık
Sen
oynarken menajer Sinan Engin'di. Fakat yabancı futbolcuların Engin'le
sorun yaşadığı konuşuluyordu. Olayın iç yüzü
neydi?Sinan Engin'in sadece takımın menajeri olduğunu biliyordum. Ama
ne İngilizce ne de İtalyanca biliyordu.
Dolayısıyla onunla bir bağlantım yoktu. Engin takımda sadece Türk futbolcularla konuşuyordu. Bize karşı soğuktu.
Tercüman yok muydu?
Bir
tercüman vardı. Ama onu çok fazla kullanmıyorlardı. O
yüzden benim Sinan Engin'le hiç diyaloğum olmadı. Yani iki
yıl Beşiktaş'ta oynadım toplam iki kelime konuşmadık.
Biraz
da Milan'ı konuşalım. 1999-2001 yılları arasında Milan'da oynadın.
Şampiyonlar Ligi'nde Galatasaray ile tarihî bir maçınız
vardı...
1999 yılındaki o maç benim kariyerim
için en önemli maçtı. Çünkü
Şampiyonlar Ligi'ndeki ilk ve tek golümü o maçta
atmıştım. Galatasaraylılar için rüya gibiydi ama bizim
için tam bir kâbustu. 86. dakikaya kadar 2-1
öndeydik. Sonra Hakan Şükür'ün golüyle
beraberliği yakaladılar. Uzatmalardaki penaltıyla da Galatasaray
inanılmazı başardı ve bizi 3-2 yendiler.
Milan, ondan sonra bir çöküş yaşadı...
Milan,
Avrupa'nın en organize kulübüdür. 1999'daki krizi
çabuk atlattılar. Berlusconi, Milan'da ne derse o olur. Ve
Berlusconi'nin başarısızlığa asla tahammülü yoktur. Fatih
Terim'i de o yüzden göndermişti. Kulübün kazanması,
şampiyon olması için elinden ne gelirse yapar. (İmalı bir
şekilde gülüyor)
Zaman
Siyah-Beyazlıların
orta sahasında hâlâ yokluğu hissedilen, İnönü
tribünlerinin çok sevdiği, çalışkanlığıyla
alkışlanan Federico Giunti'den bahsediyoruz. Türkiye'den
ayrıldıktan sonra hiçbir Türk gazetesine röportaj
vermeyen Giunti suskunluğunu ilk kez ZAMAN için bozdu. Yaşadığı
kasaba Citta de Castello'dan röportaj için 60 kilometre
uzaklıktaki Perugia'ya gelen İtalyan futbolcuyla Siyah-Beyazlı
günlerini, eski dostları ve 2003-2004 sezonundaki kaçan
şampiyonluğu konuştuk.
Uzun yıllar sonra seni görmek çok güzel. İtalya'da şimdi neler yapıyorsun?
Hiçbir
şey yapmıyorum (gülüyor). Artık hazır para yiyorum. Bu sene
futbolu bıraktım. 37 yaşına geldim ve kendi kendime 'artık yeter'
dedim. Şimdi ailemle vakit geçiriyorum. Çocuklarıma ve
eşime daha fazla zaman ayırıyorum.
Senden sonra Beşiktaş'ta iyi bir ön libero göremedik. Senin boşluğun hâlâ dolmadı...
Türkiye'de
birçok futbolcu, küçük yaştan itibaren
golcü olmanın hayalini kuruyor. Herkes forvet olmak istiyor. Bir
an önce golcü olup çok para kazanmak istiyorlar.
(gülüyor) Beşiktaş'ta çok iyi forvet oyuncuları vardı.
Ama Lucescu, defansa çok önem verirdi. Ve hep defansın
sağlam olmasını isterdi. Ben de bana verilen görevin en iyisini
yapmaya çalıştım.
Takımda, 'işte bu gerçek bir yıldız' dediğin Avrupa çapında oyuncu var mıydı?
Sergen Yalçın... İnanılmaz bir yetenek, fantastik bir yıldız, çok etkilendim.
Sergen, koşmuyor diye eleştiriliyordu...
Hayır,
Sergen koşmuyor deniliyordu ama bence koşuyordu. Ona haksızlık
ediyorlar. Hayatımda gördüğüm en teknik futbolcuydu.
Eğer Sergen, İtalya Serie A'da oynasaydı bence bir dünya yıldızı
olurdu. Peki Sergen şimdi ne yapıyor?
Bir spor kanalında yorumculuk yapıyor (NTV Spor). Maçların kritiğini yapıyor ve futbolcuları eleştiriyor.
Ooo... İnanamıyorum, Sergen Yalçın da gazeteci oldu öyle mi?
Ahmet Dursun'la kavga ettik!
Ahmet Dursun'la bir kavganız olmuştu. Size falçata fırlattığı iddia edilmişti?
Antrenmanda
yaşadığımız bir anlık tartışmaydı. Daha önce aramızda bir sorun da
yoktu. İkimiz de Akdenizliyiz tabii, sinirlerimize hakim olamıyoruz,
çok hırslıyız. Ama sonrasında tatlıya bağladık, birbirimizden
özür diledik.
Beşiktaş'ta hiç unutamadığın maç hangisiydi?
Galatasaray'la
evimizde oynadığımız şampiyonluk maçını unutamıyorum. Ligin
bitmesine bir hafta kalmıştı. Galatasaray'ı Sergen'in attığı golle 1-0
yenerek şampiyonluğumuzu ilan etmiştik. Müthiş bir duyguydu. Bir
de devre arasında ilk geldiğim maçta Kocaelispor'a atığım
golü unutamadım.
Beşiktaş'ın 101. yılında da şampiyonluğa
koşuyordunuz. F.Bahçe ile aranızda 8 puan vardı. Ve bir
Samsunspor maçı oynandı, 5 futbolcu kırmızı kart
gördü. O maçtan sonra dağıldınız. Takım neden kendini
toparlayamadı?
Ben o maçta en çok kendi
arkadaşlarıma kızdım. Maçtan önce, Samsunsporlu oyuncuların
provoke edeceğini tahmin etmiştim. Arkadaşlarımı da uyardım; ancak
kimse beni dinlemedi ve bu tuzağa düştü. 'Seyircinin
galeyanına gelmeyin, onları unutun' dedim. Fakat amatörce
davrandılar. Samsunspor maçını kendi kusurlarımız
yüzünden kaybettik. İlhan Mansız'ın devre arasında Japonya'ya
gönderilmesi de çok büyük bir hataydı. Onun yeri
daha sonra doldurulmadı.
Beşiktaş'a bir komplo mu kurulmuştu peki?
Samsunspor
maçında suç bizim arkadaşlardaydı; ama sonraki
maçlarda garip şeyler oldu. Galiba, gizli bir güç
Beşiktaş'ın ikinci kez şampiyon olmasını istemiyordu. Gazetelerde de
çıkan yorumlardan bunu anlıyordum.
Özellikle bu maçın Lucescu'yu çok etkilediğini biliyoruz. Sen ne düşünüyorsun?
Evet,
Mircea Lucescu da fazlasıyla etkilendi. Onun ve futbolcuların
çoğunun aklı bu maçta kaldı. Ve her maça yine bir
şeyler olacak stresiyle çıktık.
Yani krizi yönetemediler, öyle mi?
Samsun
maçından sonra kaos ortamı oldu. Herkes birbirini
suçlamaya başladı. Futbolcu kendi arkadaşı hakkında konuşuyor,
yöneticiler de birbirinden farklı açıklamalar yapıyordu.
Şampiyonluk da böyle kaybedildi işte. Tek bir vücut olmamız
lazımdı, başaramadık.
Türkiye'de her antrenör istifasında Lucescu'nun adı gündeme geliyor. Lucescu'yu vazgeçilmez kılan ne?
Bence
şampiyonluğun ana aktörü Mircea Lucescu'ydu. Avrupa futbolunu
iyi bilen, zeki ve çalışkan bir hocaydı, özellikle İtalyan
futbolunu Beşiktaş'a çok iyi entegre etmişti. Beşiktaş'a Avrupa
mantalitesini yerleştirdi. Şampiyonlukta Lucescu'nun büyük
emeği olduğunu düşünüyorum. Şampiyonluğun sırrı
Lucescu'nun verdiği taktiklerde saklı. Her futbolcuyla tek tek
ilgilenir, rakip takımların videosunu bize izlettirir, sonra hepimizden
yorum alırdı. Futbolcuları nasıl motive edeceğini iyi bilirdi.
Baba ocağında yaşıyor
Giunti,
futbola doğduğu kent olan Perugia'da başladı. Milan, Brescia, Bologna
ve Chievo gibi kulüplerin formasını giyen 37 yaşındaki oyuncu, 2.
Lig ekibi Treviso'da futbolu bıraktı. Giada Giunti ile evli olan
İtalyan yıldız, babasının kasabası Citta di Castello'da yaşıyor.
GİUNTİ'NİN PROFESYONEL KARİYERİ
Yıl Kulüp Maç Gol
1991-1997 Perugia 166 24
1997-1998 Parma 15 0
1999-2001 Milan 54 1
2001-2002 Brescia 27 2
2002-2004 Beşiktaş 40 1
2004-2005 Bologna 23 2
2005-2007 Chievo 37 0
2008
Treviso
3
0
Beşiktaş, paramı 2,5 yıl sonra ödedi
Paranı alamadığın ve Beşiktaş'la dargın ayrıldığın konuşuluyordu. Tayfur Havutçu'nun da jübilesine gelmemiştin...
Evet
öyle bir sorun yaşadım. Son ödememi, yani 275 bin doları iki
buçuk yıl sonra aldım. 100. yıl şampiyonluğu için
tüm gücümü ortaya koyarak mücadele etmiştim.
Ancak onlar paramı 2,5 yıl sonra benim zorlamamla ödediler. Biraz
üzüldüm tabii. Şimdi bir sorun yok, kimseye küs
değilim. Tayfur'un jübilesine gelmeyi çok istedim; ama
kulübümün kamp programının değişmesi üzerine
gelemedim. Tayfur'u da arayıp özür diledim.
Taraftar seni çok sevmişti. Neden gittin?
Beşiktaş'la
iki yıl daha sözleşme imzalamaya hazırdım. Yönetici Erdil
Arpacı ile her konuda anlaşmıştık. Ama Lucescu'nun Beşiktaş'tan
ayrılmasıyla bu kararımdan vazgeçtim. Beşiktaş'la olan en
önemli bağım Lucescu'ydu. O kopunca ben de koptum. Beşiktaş
taraftarının yeri, benim için çok özel. İtalya'da
Milan'da bile o kadar ateşli taraftar görmedim. Beşiktaş taraftarı
beni seviyorsa bu benim için büyük gururdur.
Şimdiki Başkan Yıldırım Demirören ya da eski başkan Serdar Bilgili'yle görüşüyor musun?
Hayır,
ikisiyle de hiçbir temasım olmadı. Ne onlar beni aradı ne de ben
onları. Beşiktaş'ta eski tercüman Sinan Serhatlıoğlu, eski
yönetici Erdil Arpacı ve Lucescu ile görüşüyorum.
Beşiktaş taraftarına mesajın var mı?
İstanbul'da
hayatımın en güzel günleri geçti. Eşim ve benim
için güzel günlerdi. Şimdi üç yaşında bir
oğlum var ve yurtdışına çalışmak için çıkamam.
Beşiktaş'a karşı bir küskünlüğüm yok. Beşiktaş
taraftarı 90 dakika boyunca susmayan, muhteşem bir taraftar. İtalya'da
taraftarlar bir maç öncesinde, bir de gol atılınca
tezahürat yaparlar. Beşiktaş taraftarı ise maçta hiç
susmuyordu. Beni unutmasınlar, onları çok seviyorum.
İki yıl boyunca Sinan Engin'le iki kelime konuşmadık
Sen
oynarken menajer Sinan Engin'di. Fakat yabancı futbolcuların Engin'le
sorun yaşadığı konuşuluyordu. Olayın iç yüzü
neydi?Sinan Engin'in sadece takımın menajeri olduğunu biliyordum. Ama
ne İngilizce ne de İtalyanca biliyordu.
Dolayısıyla onunla bir bağlantım yoktu. Engin takımda sadece Türk futbolcularla konuşuyordu. Bize karşı soğuktu.
Tercüman yok muydu?
Bir
tercüman vardı. Ama onu çok fazla kullanmıyorlardı. O
yüzden benim Sinan Engin'le hiç diyaloğum olmadı. Yani iki
yıl Beşiktaş'ta oynadım toplam iki kelime konuşmadık.
Biraz
da Milan'ı konuşalım. 1999-2001 yılları arasında Milan'da oynadın.
Şampiyonlar Ligi'nde Galatasaray ile tarihî bir maçınız
vardı...
1999 yılındaki o maç benim kariyerim
için en önemli maçtı. Çünkü
Şampiyonlar Ligi'ndeki ilk ve tek golümü o maçta
atmıştım. Galatasaraylılar için rüya gibiydi ama bizim
için tam bir kâbustu. 86. dakikaya kadar 2-1
öndeydik. Sonra Hakan Şükür'ün golüyle
beraberliği yakaladılar. Uzatmalardaki penaltıyla da Galatasaray
inanılmazı başardı ve bizi 3-2 yendiler.
Milan, ondan sonra bir çöküş yaşadı...
Milan,
Avrupa'nın en organize kulübüdür. 1999'daki krizi
çabuk atlattılar. Berlusconi, Milan'da ne derse o olur. Ve
Berlusconi'nin başarısızlığa asla tahammülü yoktur. Fatih
Terim'i de o yüzden göndermişti. Kulübün kazanması,
şampiyon olması için elinden ne gelirse yapar. (İmalı bir
şekilde gülüyor)
Zaman